16.08.2010

OKUL SONRASI İDEAL BESLENME

Ergenlik çağının en önemli özellikleri, hızlı büyüme, fizyolojik, ruhsal ve sosyal yönden gelişme ve değişmedir. Bu gelişme ve değişmeler, gencin düşüncelerini, çalışma durumunu, davranış ve alışkanlıklarını direkt olarak etkilemektedir. Bu dönemin özellikleri, gencin beslenme düzenine ve alışkanlıklarına da yansır. Ergenlik çağındaki gençlerin yeterli ve dengeli beslenmeleri büyüme ve gelişme hızlandığı için daha da önemlidir. Genellikle kız çocuklarında 11 yaş, erkeklerde 13 yaş civarında büyüme hızlanmaya başlar. Boy uzunlukları ve vücut ağırlıklarında önemli artışlar olur. Büyüme hızlı olduğu ve fiziksel aktivite arttığı için, ergenlik çağında toplam enerji ve besin öğeleri ihtiyacı, yaşamın hiçbir döneminde görülmeyecek derecede yüksektir.

Fast food diye tabir edilen ayak üstü beslenme veya abur - cubur yeme alışkanlığı çocuk ve gençler arasında yaygın olarak görülmektedir. Aslında bu tip beslenme günümüzde insanın hızlı yaşam temposu nedeniyle oluşmuştur. Bu tür beslenme ile enerjinin % 40 - 50’si yağlardan gelmektedir. Bu yağın çoğunluğu doymuş (yani kötü) yağlardan oluşmaktadır. Diyetteki doymuş yağ miktarı ve kan kolesterol düzeyi ile kalp - damar hastalıkları arasında ilişki olduğu bilinmektedir. Bu hastalıklar yetişkinlerde görülmesine karşın temelleri çocukluk çağında atılmaktadır. Genellikle ayak üstü beslenmede A ve C vitaminleri, kalsiyum, posa (lif) tüketimi yetersizdir, yağ ve tuz tüketimi ise yüksektir.
Bu yaş grubunun diğer bir yanlış alışkanlığı da öğün atlamadır. En çok atlanan öğün ise sabah kahvaltısıdır. Sabah kahvaltısı en önemli öğündür. Ergenlik çağında özellikle kızlarda yemek yeme ile ilgili bozukluklar olarak anoreksia nevroza ve bulimia nevroza görülmektedir. Genç kendi kendini kusturmakta, laksatif ve diüretik ilaçlar kullanmakta ve sağlığı bozulmaktadır.

Yapılan bilimsel çalışmalar, algılamayı artıran ve hafızayı güçlendiren bazı besinlerin olduğunu ortaya koymuştur: Avokado, havuç, ısırgan otu, yaban mersini, limon, balık, etler, yağlı tohumlar (fındık, yerfıstığı, badem ve ceviz), yumurta, süt, yoğurt, kepekli tahıllar ve pekmez gibi. Öte yandan rafine şeker içeren besinlerin fazla tüketimi vücutta triptofan ve seratonin düzeylerini etkilemekte ve bilişsel işlev üzerine olumsuz etkiler yaratmaktadır.

O nedenle okul çağı çocuklarının öğün atlamalarını önlemek, rafine şeker ve şeker içeren besinlerden, abur - cubur yeme alışkanlıklarından uzaklaşmalarını sağlamak adına aileye önemli görevler düşüyor. Çocuk, ebeveynlerinden gördüğü davranışları kendi hayatına uyarlamaktadır. Kahvaltı etme alışkanlığı bulunmayan, sürekli cips, kuruyemiş, gazlı içecek, tatlı tüketen bir anne babanın çok sağlıklı beslenen bir çocuk yetiştirmesi beklenemez. Elbette bu yaş grubundaki çocukların okuldan geldiklerinde böylesi kötü bir beslenme alışkanlığı içerisinde bulunmaları istenmez. Ancak ev ödevlerini yaparken bisküvi, meşrubat, tatlı yerine süt, kivi, kepekli sandviç yemelerini düşünmek de pek gerçekçi değil. Burada tüm iş annede bitiyor. Okul dönüşü ideal bir beslenme programında, çeşitlilik ön planda olmalıdır. Her gün aynı tarz besinlerden oluşan ara öğünler bıkkınlık hissi yaratacaktır. Bir gün taze sıkılmış meyve suyu ve kepekli bisküvi, diğer gün kepekli tost / sandviç ve ayran şeklinde alternatifler oluşturulmalıdır. Bu besinleri sunuş şekli de büyük önem taşımaktadır. Örnek olarak; taze sıkılmış meyve suyunun içerisine rengarenk, spiral şeklinde bir pipet konulması, meyve tabağı hazırlanırken dilimlenen meyvelerden çeşitli şekillerin oluşturulması, haşlanmış yumurtaların kabuklarının boyanması gibi. Böylelikle besin değeri yüksek olan yiyecek ve içeceklerin keyifle tüketimi sağlanabilir. Tatlı konusunda da çocuklara bir sınırlama getirilmelidir. Belirli aralıklarla sütlü veya meyveli tatlılar tercih edilmeli, şerbetli tatlılardan uzak durulmalıdır.

 

)

Benzer Makaleler
Makale Yorumları
Henüz hiçbir yorum yapılmadı.