Web sitemizde kullanıcı deneyimini artıran Çerezler (Cookie) kullanılmaktadır. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmektesiniz.
X

Bilimsel Olmayan Diyetler

Bilimsel Olmayan Diyetler
30.12.2010
9716 Görüntülenme
0 Yorum

Şişmanlık Nedir?

Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlık raporunda şişmanlık, “vücutta fazla miktarda yağ birikmesi sonucu ortaya çıkan ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir sağlık sorunu” olarak tanımlanmaktadır. Tek başına olduğu gibi komplikasyonları ile de yaşam süresini kısaltan ve yaşam kalitesini düşüren kronik bir hastalıktır. Komplikasyonları arasında ilk akla gelenler: Kalp - damar hastalıkları, hipertansiyon, şeker hastalığı, solunum rahatsızlıkları, bazı kanser türleri, safra kesesi hastalıkları, karaciğer yağlanması, eklem hastalıkları, adet düzensizlikleri, kısırlık... şeklinde sıralanabilir.

Çağımızın bu önemli sağlık sorununu çözmek için ne yapılmalıdır?

Her gün gazete, dergi, televizyon gibi kitle iletişim araçlarında onlarca “şok diyetler” ile karşılaşılmaktadır. Genel ilkeleri benzer olmakla birlikte, diyet mutlaka “kişiye özel” olarak hazırlanmalıdır. Çünkü herkesin metabolizması birbirinden farklıdır, tıpkı parmak izi gibi. Kişiye özel diyet listeleri diyetisyenler tarafından hazırlanmalıdır. Diyetisyenler aldıkları eğitimin gereği olarak beslenme programını kişiye göre ayarlayabilen, aynı zamanda zayıflama diyetlerini yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığı sağlayabilecek şekilde düzenleyebilen kişilerdir.

Zayıflama diyetlerinde temel ilke, bir yandan alınan enerjinin sınırlandırılması ile besin gereksinimlerinin karşılanması, diğer yandan fiziksel aktivite ile enerji harcanmasının artırılmasıdır. Günlük enerji alımının kısıtlanması, obezitenin tedavisinde en uygun yöntemlerden birisidir. Ancak bu amaçla kontrolsüz olarak kullanılan ve kısa sürede hızlı ağırlık kaybını hedefleyen çok düşük kalorili ve bilimsel olmayan diyetler çeşitli komplikasyonlara neden olmaktadır.

Zayıflama programlarının, kişinin (yaş, cinsiyet, boy uzunluğu, vücut ağırlığı, fiziksel aktivite, beslenme alışkanlıkları vb.) özelliklerine göre hesaplanmış oranda enerji ve besin öğeleri içermesi; yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığı kazandırabilmesi ve yavaş ağırlık kaybı (0,5 - 1 kg / hafta) ile bireyin yeni beslenme programını yaşam tarzı haline getirmesini sağlayabilmesi gerekmektedir. Cerrahi müdahaleyi gerektiren durumlarda, aşırı kilolu bir hastanın anestezi riskini azaltmak amacıyla operasyon öncesi hekim ve diyetisyen işbirliği ile hızlı bir kilo kaybı (haftada 1,5 kg) programı uygulanması mümkündür. Unutulmamalıdır ki; ayda 6 kg. üzerinde ağırlık kaybı metabolik olarak başka sağlık problemlerine zemin hazırlamaktadır. O nedenle kişi 20 senede aldığı kiloları 20 günde vermeye çalışmamalı, kendisini “heykeltraşlara” teslim etmemelidir. Danışanın, başvurduğu uzmanın diplomasını görmek istemesi en doğal hakkıdır.

Ağırlık kaybının geçmişine bakıldığında; midede hacim oluşturan posa tabletlerinin sindirim sisteminde tıkanmalara, kafein ve amfetaminlerin bağımlılığa, çok düşük kalorili diyetlerin ve sindirim sistemine yapılan cerrahi müdahalelerin besin öğesi yetersizliklerine, protein diyetlerinin böbrek ve kalp problemlerine, kalp yetmezliği sonucu ölümlere neden olduğu görülmektedir.

“İsveç Diyeti, Bridget Jones Diyeti, Hollywood Diyeti, Beverly Hills Diyeti, Manken Diyeti, Lahana Çorbası Diyeti, Burçlara Göre Diyet, Sarı Kırmızı Diyet, Kan Grubu Diyeti, Amerikan Kalp Vakfı Diyeti, Atkins Diyeti, Acil Diyet, Son Şans Diyeti” ve daha yüzlerce garip isimli veya isimsiz diyet. Peki bu kadar çok diyet listesi ortalarda dolaşırken neden hala insanların kilo problemi var? Çünkü bu tip diyetlerin çoğu başlangıçta hızlı kilo kaybı sağlasa da, kısa bir süre sonra bu kilolar fazlasıyla geri alınmaktadır. Bu tip diyetler sağlığa zarar vermenin ve metabolizmanın bozulmasını sağlayarak ömrü kısaltmanın yanı sıra, kişinin “ben bu işi başaramıyorum” diyerek umutsuzluğa kapılmasına neden olmaktadır.

BİLİMSEL OLMAYAN DİYETLERİN ÖZELLİKLERİ

Ayırma Diyetleri

Bu diyet protein ve karbonhidrat kaynağı besinlerin aynı öğünde yenilmemesi esasına dayanmaktadır. Ancak diyetin sonlandırılması ile eski beslenme alışkanlıklarına geri dönüldüğünde verilen kilolar hızla geri alınmaktadır. Çünkü, Türk mutfağındaki etli dolma, mantı gibi yemeklerde protein ve karbonhidrat kaynağı besinler beraber kullanılmaktadır. İşin tuhaf tarafı; süt ve yoğurt hem karbonhidrat hem de protein içermektedir. O halde bu diyette hiç yer almamaları gerekir. Bu durumda kişi mi zayıflar, yoksa kemikleri mi?

Karbonhidrat Diyeti

Besinler içerdikleri karbonhidrat değerine göre puanlandırılmaktadır. Günde 60 gram karbonhidrat önerilmektedir. Aynı zamanda ketojeniktir. Enerji, ağırlıklı olarak proteinlerden sağlanmaktadır. Karbonhidratı çok sınırlı ve proteini çok yüksek olan mönüler özellikle karaciğer ve böbrek için çeşitli sağlık risklerine neden olabilir. Yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığı kazandırmadığı için ağırlık kaybı da kalıcı olmamaktadır. Doğru beslenme alışkanlığı kazanamayan ve diyet bittiğinde ne yapacağını bilemeyen kişiler verdikleri kiloları hızla geri alırlar.

Ketojenik Diyetler

Diyetle alınan karbonhidrat miktarının (50 gr/gün’den daha az) aşırı kısıtlanması ile kanda keton cisimciklerinin artmasına neden olan diyetlerdir. Ketojenik diyetler besin öğeleri yönünden dengesiz olmaları ve önemli sağlık sorunları oluşturabilmeleri nedeniyle kesinlikle önerilmemektedir. Ayrıca hızlı ağırlık kaybı nedeniyle özellikle vücut suyunda azalmaya neden olur, vücudun asit - baz dengesini bozarak beyne zarar verirler. Ketojenik diyetlerin yol açtığı sağlık sorunları: Sıvı - elektrolit dengesinde bozukluk, hiperürisemi, hiperlipidemi (koroner kalp hastalığı riskini artırır), kardiyak aritmiler (ölüm riskini artırır), kalsiyum atımını artırması nedeniyle osteoporoz riski şeklinde sıralanabilir.

  • Keton cisimcikleri beynin ihtiyaç duyduğu glikozun yeterince alınamadığı durumlarda yağdan enerji eldesi esnasında üretilen “masum!” öğelerdir. Bu tür diyetler “ketojenik diyet” olarak adlandırılmaktadır.

Kan Grubu Diyetleri

Yapılan araştırmalar kan grupları ile zayıflama diyetlerinin etkinliği arasında herhangi bir ilişki bulunmadığını göstermiştir. Bu diyette birtakım besinlerin bazı kan gruplarında kullanılmaması gerektiği belirtilmektedir. Örneğin “A kan grubundakiler et ve türevlerini, 0 kan grubundakiler süt ve türevlerini tüketmemelidir” gibi... Halbuki bu besin gruplarının eksikliği sağlığı olumsuz yönde etkilemektedir. Süt ve türevlerini tüketmeyen bir bireyin ileride kemiklerinin sağlıklı olması beklenemez. Kişi, hatalı diyetlerin diyetini ödemek istemiyorsa “bilimle bağdaşmayan” böylesi diyetleri uygulamaktan kaçınmalıdır.

Çok Düşük Kalorili Diyetler

Vücut ağırlığının kilogramı başına 10 kkal/gün enerji sağlayan diyetlerdir. Hızlı ağırlık kaybına neden olurlar. Vücut ağırlığının hızlı kaybı; yağsız vücut kitlesinin daha çok kaybına, bazal metabolizma hızının azalmasına, kaybedilen ağırlığın korunmamasına, laktat, serbest yağ asitleri ve keton cisimlerinin artmasına, iyonize Ca, Na, K, Mg, Zn düzeylerinin düşmesine neden olmakta ve ölümle sonuçlanabilmektedir.

Merkezi sinir sistemi, kardiyovasküler sistem, gastrointestinal sistem ve genitoüriner sistem başta olmak üzere ÇDKD’lerin pek çok sistemle ilgili komplikasyonları vardır. Bunlar şu şekilde gruplandırılabilir:

  • Merkezi sinir sistemi: Baş ağrısı, konsantrasyon bozukluğu, sinirlilik, yorgunluk, uyuşukluk
  • Kardiyovasküler sistem: Kardiyak aritmiler, miyokardial atrofi, hipotansiyon
  • Gastrointestinal sistem: Bulantı, kusma, konstipasyon, diyare, abdominal şikayet, safra taşları
  • Genitoüriner sistem: Menstrüasyon düzensizliği, libido kayıpları, renal taşlar
  • Diğer: Yorgunluk, soğuk intoleransı, kuru cilt, saç dökülmesi, negatif azot dengesi mineral ve elektrolit dengesizliği, kolesterol ve ürik asit düzeyinde artış

Gerçek ağırlık kaybı vücuttaki yağ kitlesinin azalması ile mümkündür. Kas ve su kitlesindeki kayıplar hem sağlık açısından risklidir hem de kalıcı ağırlık kaybına neden olmamaktadır. Ağırlık kaybının hızlı olması öncelikle su, sonrasında kas kitlesindeki azalma ile ilişkilidir. Dengeli diyetlerde yağ, ketojenik diyetlerde su ve açlık halinde kas kaybı olmaktadır.

Sonuç olarak; zayıflama programı kişiye özel, bireyin benimseyip, yaşam tarzı haline getirerek uygulayabileceği, yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığı kazandırabilecek özellikte olmalıdır. Ayrıca obezitenin tedavisinde tek başına diyet tedavisi yeterli olmamakta, beraberinde egzersiz programı ve davranış değişikliği tedavisi de gerekmektedir.

 

 

Yorumlar
Henüz hiçbir yorum yapılmadı.
Doktorlarımıza sorularınızı iletin...
DoktorumOnline.NET ile alanında uzman doktorlarımıza yaşadığınız sağlık problemi ile ilgili soru sorabilir, isterseniz de doktorlarımız ile muayene için iletişim kurabilirsiniz. DoktorumOnline.NET size sizin en uygun doktora, en hızlı şekilde ulaşmanızı sağlar.
iv>