10.02.2016

Diş çürüğü diş yüzeyinde biriken plağın içerisindeki mikroorganizmaların ağızdaki gıdaları besin olarak kullanması ve sonucunda ortaya çıkan asidin dişlerde oluşturduğu yıkımdır.

Diş çürüğünün oluşması için birçok faktör gereklidir. Bunlar; çürük yapıcı mikroorganizmalar, tükürük ve dişle, gıda artıkları ve zamandır.

Çürük öncelikle küçük kahverengi bir nokta olarak dişimizin koruyucu tabakası olan minede başlar ve sonra ilerler. Özellikle dişlerimizin ara yüzlerin de temizlenebilirliğinin zorluğundan dolayı sık görülür. Bu yüzden etkili bir diş fırçalama (günde en az 2 kere) ve diş fırçalanmasının diş ipi, ara yüz fırçası ve ağız duşu gibi yardımcı elemanlarla desteklenmesi çürük oluşma riskini oldukça azaltacaktır. Bir de çiğneyici dişler dediğimiz arka bölgede ki dişlerimizin çiğneyici yüzeylerinde çürüğe daha sık rastlanır. Çünkü çiğneyici yüzeyler daha girintili çıkıntılı olduğu için temizlenebilirliği daha zordur. Bu dişlerin çürük riskini azaltmak için özellikle daimi olanların çıktığı yaş aralığı olan 6-10 yaş döneminde çocukların diş hekimine götürülerek kontrolleri yaptırılmalı ve hekim gerekli görürse, fissür örtücü dediğimiz, dişte ki bu girinti ve çıkıntıların akıcı bir dolgu materyaliyle kapatılması işlemi yapılmalıdır. Uzun vade de koruyucu diş hekimliğinin önemli bir parçası olan fissür örtücüler çürükleri önlemede oldukça etkilidirler.

Çürüğü önlemek adına zaman zaman ağzınıza atacağınız bir peynir parçası tükürük yapınızı dengeleyeceğinden oldukça faydalı olacaktır. Atıştırmalık olarak şekerli ve/veya işlenmiş gıdalar yerine fındık, ceviz yer fıstığı gibi gıdalar tükürük yapınızı dengeleyeceğinden daha faydalıdır.

Bazı durumlarda çürük, dişimizin koruyucu tabakası dediğimiz mineyi geçmiş, artık dentine ulaşmış, orada büyük bir harabiyete neden olmuş olabilir. Böyle durumlarda dişteki çürüğün temizlenip dişin uygun bir dolgu materyaliyle restorasyonu gerekir. Ancak çürük dentini de geçip dişimize canlılık veren yapı olan, dişin siniri olarak adlandırdığımız pulpaya geçtiyse işte o zaman kanal tedavisine ihtiyaç var demektir.

Kanal tedavisinde, dişin pulpa dediğimiz siniri çıkarılarak, çeşitli aletlerle o sinirin bulunduğu alan genişletilerek,temizlenebilir bir alan yaratmak ve o alanın dezenfekte edilerek bakterilerden arındırılması, sonrasında da uygun bir dolgu materyaliyle o alanın doldurulup tıkanması amaçlanmaktadır. Kanal tedavisi yapıldıktan sonra sıra dişin üst yapısının, dolgusunun yapılmasına gelir. Bazı durumlarda dişte çok harabiyet olur, bu çürüğün aşırı ilerlemesinden olabilir, diş kırılmış olabilir veya başka nedenlerle dişin üst yapısının restore edilebilirliği zorlaşır. Böyle durumlarda kanal tedavili dişe, tutunma yüzeyini artırabilmek adına vida ya da çiviye benzer bir metal ya da fiber dediğimiz dişin yapısına uygun materyalden post takılır. Post hekim tarafından uygulanır. Öncelikle dişte çeşitli el aletleri veya döner aletlerle post boşluğu hazırlanır. Daha sonra uygun kalınlıkta seçilen post, siman dediğimiz yapıştırıcıyla, hazırlanan boşluğa yapıştırılır.

Postlar, koru köke bağlar. Korlar post kullanılarak veya kullanılmadan döküm, amalgam, cam iyonomer veya kompozitten hazırlanabilir.

Post ve korların görevi, yapılan kuronun yıpranmasını ve kordan oluşabilecek sızıntıyı önlemektir. Post uygulanan dişin üzerine herhangi bir kor materyali uygulanarak dişin üst yapısı tamamlanır. Genellikle kor materyali olarak kompozit kullanılır. Postun üzerine kompozitten kor yapısı yapılır, kuron yapımına uygun şekillendirilir ve üzeri sabit kuron ile kaplanır.

Post-core sistemler ile birlikte, hastaların dişleri daha uzun süre ağızda ve fonksiyonda kalmaktadır. Eskiden çekim yapılan bu dişlerin şimdilerde restore edilebilirliğinin artması koruyucu diş hekimliğinin önemini artırmaktadır.

)

Benzer Makaleler
Makale Yorumları
Henüz hiçbir yorum yapılmadı.