29.01.2010

İnsanlar her zaman kendi kimliklerini, kişiliklerini bir değer üzerine oturtmak arzusundadırlar. Eğer ben Ahmet’in dediklerini yaparsam değerli olurum, erkek arkadaşım beni terk etti ben değersizim değerli olsam terk etmezdi. Bu davranışım yüzünden annemin gözünden düştüm, ödevimi zamanında teslim edip öğretmenimin gözüne girdim. Kendi değerimizi asansör gibi bir yükseltiriz, bir alçaltırız. Sanki bizim değerimizi belirleyen dışarıdaki insanlardır, onlar bizi isterlerse değerli isterlerse değersiz yapabilirler. Biz bu yetkiyi kayıtsız şartsız onlara vermişiz ve biz başkalarının gözünde, değerli olmak için çırpınır dururuz. Ama herkesin algılayışı farklıdır bugün birinin gözünde seni değerli hissettiren davranışın yarın başkasının gözünde seni değerli hissettirmeyebilir. Hatta bugün seni değerli hissettiren davranışın, aynı kişiye başka zaman yaptığında dahi seni değerli hissettirmeyebilir. Yani aynı kişinin nezdinde bile bir olaya birden farklı atıfta bulunurken, nasıl olurda bu insanların gözünde her zaman değerli olma gibi bir şeye kalkışırız. O kadar büyük ve zor bir savaştır ki, bu savaş bizi biz olmaktan çıkarır. Dışarıdaki insanları mutlu edeyim derken kendi arzuladığımız, içten içe olmasını istediğimiz hayatı yaşayamayız. Hayatı kendimiz için değil başkalarını mutlu etmek için yaşamış ve güzelim hayatımızı başkalarına güzel görünmek için harcamışızdır.

Başkalarını mutlu edecek davranışları bilinçaltımıza kodlar ve o davranışı her zaman yaparız. Örneğin; Ayşe Hanım iş arkadaşlarının gözüne girebilmek için kendi işi dışında arkadaşlarının işlerini de koşturmaktaydı. Bu davranışı sonucunda arkadaşlarının Ayşe hanıma bir gülümseyişi kendini değerli hissetmesine neden olur ve arkadaşımın gözüne girdim gibi düşünceler içine girer. Daha sonra bu düşünce kendi işim olmasa bile başkalarının işini yaparsam o zaman ben değerli olurum şeklinde bilinçaltına kodlanır. Kodlanan bu düşünceyi hayatının bütün farklı alanlarında da ilk andaki gibi kullanmaya başlar. Evde eşi ile iş paylaşımında eşinin yapması gereken işleri yapmaya başlar. Çocuğunun yapması gereken işleri ekseriyetle üstlenir, arkadaşlarının neredeyse bütün işlerini sanki kendisi yapmak zorundaymışçasına kendi üstüne yüklenir ve böylece kendinin değerli olduğunu düşünür. Ben yardımsever bir insanım ve herkes beni seviyor, bana değer veriyor düşüncesi O’ nu mutlu eder. Bu böyle uzun yıllar devam eder ve Ayşe hanım fiziksel anlamda çok yorulmasına rağmen kendini mutlu hissettirir ve değerli olduğunu düşünür. Ayşe Hanım bir gün arkadaşlarına davet edilir birkaç arkadaşıyla birlikte Leyla Hanım da toplanmışlardır. Arkadaşlar kendi aralarında bir süre konuştuktan sonra ev sahibesi olan Leyla Hanım arkadaşlarına bir şeyler ikram etmek için mutfağa gider. Hemen Ayşe hanımın bilinçaltına kodladığı; arkadaşlarımın işlerini yaparsam kendi değerimi artırabilirim düşüncesi harekete geçer. Aradan bir iki dakika geçer hemen Ayşe hanımda mutfağa gider ve Leyla hanıma hiçbir şey söylemeden yardımcı olmaya başlar. İlk başta bu duruma şaşıran Leyla Hanım pekte tepki göstermez. Derken Ayşe Hanım işlere karışmaya başlar bunu böyle yapsak daha güzel olur, şunu şöyle yapsak daha güzel olur. Çaylar açık olsun kurabiyeleri o şekil dizme güzel gözükmüyor gibi müdahalelerde bulunmaya başlar. Leyla Hanım bu durumdan rahatsız olur ama bir şeyde söyleyemez. Daha sonra ikramlar yapılmaya başlanır.  Tabiî ki de Ayşe Hanım tarafından yapılır bunlar. Sanki evde daveti veren Ayşe hanımmış gibi davranmaya başlar, Leyla hanım bu duruma çok sinirlenir ve artık dayanamayacağı düzeye gelir. “Ayşe hanıma benim yaptıklarımı beğenmiyor da benim yerime sen mi yapıyorsun?” diye serzenişte bulunur. Bu tepkiye Ayşe Hanım pek anlam veremez ve çok şaşırır çünkü kodladığı düşünce O’ nu mutlu etmesi ve değerli hissettirmesi gerekiyordu. Ama arkadaşının söyledikleri Ayşe hanımı mutlu etmedi ve O’nun gözünden düştüğünü hissettirdi. Halbuki daha öncede aynı şekilde davranmıştı ama hiç böyle bir tepki almamıştı bu durum karşısında şaşkına dönen Ayşe Hanım adeta bir boşluğun içine düşmüştü. Çünkü O’ nu mutlu eden düşünce çerçevesi artık mutlu etmiyordu ve bu durum Ayşe hanımın büyük bir endişe yaşamasına neden olmuştu.

Her insanı mutlu etmemiz mümkün değildir hatta insanların mutlu olma nedeni hiçbir zaman bizim davranışlarımız değildir. Onları mutlu eden yapılan davranışa karşı algılayışlarıdır. Yani aynı davranış bir kişiyi mutlu edebilir ama başka birini mutlu etmeyebilir, bunun nedeni biz değilizdir. O insanın içine girdiği duygu durumunun nedeni biz değil O’nun düşünce çerçevesi ve olaylara atfettiği değerdir. Bundan dolayı yaptığımız davranışları birilerini mutlu etmek için değil kendimiz gerçekten bunu yapmak istiyorsak yapalım. Yukarıda ki Ayşe Hanım örneğinde de gördük ki aynı davranış herkeste aynı etkiyi yaratmayabilir ve yarattığımız etkide bizi değerli kılmaz. Biz zaten insan olduğumuz için değerliyizdir. Ayrıca birilerinin değer vermesine ihtiyacımız yoktur. Bir birey olarak herkesin ayrı ve kendine özgü bir değeri vardır. Bu öz değeri başkaları bize veremez. Eğer başkalarından almaya çalışırsak onların kölesi oluruz. Olmayan ben değeri borsasında değerimizi bir alçaltırız, bir yükseltiriz ve böylece başkalarının bir hareketi bile bizim duygu durumumuzu değiştirir. Boynumuza ipi takmışız ve başkalarının eline vermişiz, onlar nereye isterlerse bizi oraya sürüklüyorlar. Bizi isterlerse değerli, isterlerse değersiz yapıyorlar. Sanki sahip olduğumuz hiç değer yokmuş gibi buna izin veriyoruz hatta bundan keyif alıyoruz. Dünya ya bir kere geliyoruz ve bu fırsatı başkalarının istediği gibi değerlendiriyoruz. Onların istediği gibi hayatımızı şekillendiriyoruz, sanki bizim değilmişçesine.

*Unutmayalım dünyaya tekrar gelmeyeceğiz!  Kendi hayatınızı kendi istediğiniz gibi yaşayın başkalarının beyinlerini kullanmayın. Başkalarının sizin duygularınızı yönlendirmesine izin vermeyin!

Psk. Ayhan ALTAŞ

)

Henüz hiçbir yorum yapılmadı.